HALİÇ

Fototrek İstanbul Atölyesi’nden Adem KIRÇİÇEK, Ahmet DEMİR, Aslı DOĞAN, Ece DELİORMAN ve Kumral KEPKEP’in oluşturduğu Haydarpaşa Limanı Grubu’nun yaptığı çalışmalardan yapılan seçmelerdir.

İçinden Deniz Geçen Bir Şehir ve onun en önemli noktasına doğru kıvrılan bir nehir. Zamanla kalıbına sığamayarak, denizin içerisine doğru sokulur sonra da onunla bütünleşir.İnsanoğlu, oluşan haliç boyunca büyük imparatorluklar kurmuş, egemenliği için büyük savaşalar yapılmış, bin bir insan ırkı asırlar boyunca onun kuytusunda yaşayıp durmuşlar. Antik çağ tarihçilerinin Hrisokerasolarak adlandırılan, günümüzde Altın Boynuzolarak adlandırılan Haliç, her gün binbir cümbüşe şahit olmaktadır. Gün boyunu göstermeye başlamasıyla bir vapur kalkar Üsküdar kıyılarından. Aheste aheste haliçin tüm kıyılarını ziyaret ederek, gün boyu dolanır durur. Yaklaşık elli dakika süren yolculuk esnasında , martılara simit atabilir, Halicin en güzel manzaralarını görebilir, çıkan olaylara, yangınlara tanık olabilir, sevdiklerinizle keyifli dakikalar geçirebilirsiniz. Bazen vapurda oturan bir kişisinin nerede ineceğini tahmin edebilmek için giyim tarzına bakmanız yeterli. İnanışlar, meslek, maddi gelir yaşamlar arasında farklılıklar yaratır. 

Fenerdan hareket edip Balat durağına doğru giderken cephesi bezemelerle dolu bir kilise görürsünüz. Stevi Stefan Kilisesi diğer adıyla Bulgar Kilisesi, Viyana’ da yapılıp taşınmıştır. İç ve dış cephesi demirden yapılan klise, uzun süren restorasyon işlerinden sonra bu yıl ziyarete açılmıştır. Kilisenin önünde uzun demir kazıklar ise Haliç boyunca uzanacak tranvay hattının temellerini oluşturur. Sabah aksam aralıksız devam eden çalışmalar neticesinde, demiryolu inşaatı işçilerin evi haline gelmiştir.

Üçüncü durağımız, Rumca “ Saray “ anlamına gelen Balat’ tayız. Yıllar boyunca Yahudi bölgesi olarak bilinen semt, görkemli görüntüleriyle yükselen renkli evleri ve mis gibi kokan çamaşırların asıldığı sokakaları ile bilinir. Yahudi halkı, yurtlarından çoktan uzaklaştırılılmış; yerlerine farklı kültürlerden gelen yoksul insanlar yerleştirilerek güzelim evler kaderine terk edilmiştir. Balatın çarşıya yakın kısımlarındaki sokaklar, üniversite desteği ile yeniden canlandırılmaya başlamıştır. Herbiri birbirinden ilginç hikayelere sahip bazı evler, gece geç saatlere kadar açık cafe ve restaurant olarak kullanılır. Renkli sokakların arasından yürümek, geçmiş zamanlara ziyaret etmiş hissi uyandırır. Lakin her apartman diğeri kadar şanslı değildir. Bazı sokaklarda, mimarisiyle göz kamaştıran evlerde şaşalı hayatlar yaşanırken, bazı sokaklar da hayatını zar zor sürdüren insanlar bulunur.

Neredeyse yıkılacak durumda olan yapılarda yaşayan insanların, ısınmak için  çoluk çocuk demeden odun kırdığını görürsünüz. Kadınlar askere giden oğluna para gönderemediğinin derdine yanarlar. Savaş maduru olarak dilini bilmediği bir ülkeye gelen bazı ailelerin, sadece bir gülümsemeden başka sizinle paylaşacağı birseyi yoktur. Bir mahalle berberine ya da kahvesine girdiğiniz de durum daha da derinleşir. Balatın eski zamanlarını anlatmaya başlar, gazetesi elinde yaşlı amca. Okey oynanan masaya sokunulduğun da dost hikayeleri başlar. Bazen kahkahalar atılırken, bazen yenilen grup kavgaya etmeye başlar. Mahallenin delisi de ordadır, veliside. Mahallenin ağır abileri vardır adımını attığından itibaren kim olduğunu sorguyan. Aslında yaşamın gerçek yüzünü görürsün ara sokaklarda. Terlik ve ayakkabı satıcısı, hurdacı, limoncu, sebzeci, dürümcü, sucu seyyar arabalarıyla dolanır durur gün boyu. Camcı, kömürcü, mezatcı,balıkçı, şekerci, gazozcu renkli yaşamın önemli taşlarıdır. İnsan yaşamlarına tanık olmak isterseniz birde aralarda saklanan atölyeleri ziyaret etmelisiniz. Bir demir ustası nasıl film setlerine iş yaptığını, zor durumda kalan bir kadının atölyede çalışmaya nasıl başladığını; savaş maduru birinin kereste işinde çalışma hikayesini; antika tamirinin nasıl yapıldığını;  merak ederseniz birlikte bir çay yudumlamanız yeterli. Gerisi sohbet esnasında derinleşir. Haftsonları sahil şeridini, mangal yapmak için gelen aileler renklendirir. Her yeri duman ve et kokuları kaplar. Balık tutanlar, seyyar dönme dolaba binen, ya da pamuk şekeri alan çocuklar, bisiklete binen ve karşı cinse göz kırpan ergenler haftasonu cümbüşüdür Balatta.

Her yıl en az bir kez bembeyaz yüzünü gösterir içinden deniz geçen sehir. Bu sene de gökyüzünden döne döne inen kar taneleri, Haliç’in güzelliğine güzellik kattı. Sabahın ayazında kıyıda dolanırken, denizden çöp toplayan belediye işçilerine rastladım. Donmak üzere olan yaralı bir kuş bulup ölmesin diye arabaya koymuşlar. İnsan denilen varlığın düşüncesizce sağa solan attıkları çöplerini toplamaktan başka doğadaki canlılığı içinde uğraşıyorlar.

Haliç vapuru uğradığı iskelelerden biri de Sütlüce ‘dir. Pek dikkat çekmese de Osmanlının ilk müslüman yerleşim yeridir. Günümüzde Ulusal ve uluslararası en önemli topantıların yapıldığı Haliç Kongre Merkezide tüm haşmetiyle Sütlüce’de durur. Son yıllarda, uzun, ince beyaz renkli kürek tekneleri ile, gün boyunca su sporları yapılır . Masmavi haliç suyunun içinde kırmızı görüntüleriyle, Eyüp sahil kıyısından Sütlüce kıyısına giden saltanat kayıkları işler. İsteyen turistlere Tavsan adasına doğru turlar düzenlnebiliyor. 

İslam dünyasının önemli yerlerinden biri olan Eyüpteyiz. Hz. Muhammed’in bayraktarlığını yapmış olan Sahabe Eyüp-el Ensari, dinin yayılmasına için buralarda yaşamıştır. Türklerin İstanbul’ u kuşatması sırasında mezar keşfedilerek sehrin ilk camisi Eyüpte yapılmış olur. O tarihlerden günümüze kadar, sabah namazından, yatsı vaktine kadar müslümanlar ibadete gelirler. Yaşlı genç, baş örtülü ya da örtüsüz , gönlü iman dolu, inançlı kalabalıklar buraya gelir;  Eyüp Camisinde yatan zatın yüzü suyu hürmetine ellerini semaya açarak, dua ederler.

Kabir, türbe ve lahit başında dua edenler; yaşlı ağaçlar, mezarlıkları mesken tutumuş kediler, uçusan güvercinler, Eyüp semtini mistik bir atmosfere bürür. Zikir için tesbih, her yazı boyutunda yazılmış Kuranı Kerim, Allah’ın huzunda mis gibi kokmak için amber ve misk, farklı mezheplerin kullandığı fes ve takke esnaf tarafından ziyaretçilere sunulur. Sokaklarda yürüken; karnınız acıktıysa bir fırına, tertemiz ayakkabı için boyacıya, bir yudum çay içeyim derseniz kahveye, “ tar tar tar tartıııııııı” diye bağıran balkülcüye rastlayabilirsiniz. Vaktiniz varsa Eyüp tepelerinin emanetçisi olan mezarlığın içerisinden, tepeye doğru usul  usul yürümek, keyif verir.Yok benim ayaklarım ağrıyor derseniz, telefiriğe binerek tepeye çıkabilirsiniz.Pierre Loti Kahvesi, Haliç’i bütün olarak tepeden gören, kalabalık doğal bir mekandır. Dostların, ailelerin, aşıkların, İstanbula gelen turistlerin uğrak yeri olan bu yerde bir çay içmek tüm dertlerinizi alır götürür.