Haydarpaşa Limanı

Fototrek İstanbul Atölyesi’nden Ahmet DEMİR, Aslı DOĞAN, Ece DELİORMAN ve Kumral KEPKEP’in oluşturduğu Haydarpaşa Limanı Grubu’nun yaptığı çalışmalardan yapılan seçmelerdir.

İstanbul’un dünyaya açılan penceresi, Haydarpaşa Limanı

Limanlar, kentlerin dünyaya açılan önemli ticari kapılarıdır. Dünya ticaretinin büyük bölümünün gemilerle gerçekleştiği, denizlerin karadaki ayağı olan limanlar bu noktada oldukça önemlidir. İstanbul’un Anadolu yakasında bulunan Haydarpaşa Limanı işlevi itibariyle ülkenin en büyük 3.limanı olup, İstanbul’un dışarıya açılan kapılarından birisidir. Liman Karadeniz’le kıyısı bulunan ülkeler, Avrupa ile Ortadoğu ülkeleriyle yapılan taşımalar için uygun konumda ve tüm dünya limanlarına olan deniz bağlantısıyla önemli bir coğrafi konuma sahiptir.

Tarihi Haydarpaşa Limanı Türkiye Cumhuriyetin de ilk satın alınarak devleştirilen kurum olma özelliğini taşır. Liman,1872 (garla beraber) yılından itibaren hizmete girer. O dönem tesislerin yetersiz kalmasıyla daha büyük ve modern hale getirilmesine karar verilir. Büyük tonajlı gemilerin yanaşmasına imkân tanımak için 1899 tarihinde Anadolu Bağdat Demiryolları Kumpanyasına inşa ettirilmeye başlandı.1903 yılında işletmeye açılarak zaman içinde gelişti ve bugünkü halini aldı.1979’da gelişmekte olan yeni dünyaya ayak uydurmak için dökme yük tesislerinin yanına konteynır terminali ve tır taşımacılığı yapan ro-ro gemileri için sahalar açıldı. Limanın, önemli bir özelliği de karayolu ve demiryolu bağlantısının olması..

Limana girdiğimizde, oldukça büyük bir alanla karşılaşıyoruz. Üst üste sıralanmış, konteynırlar büyüklükleriyle dikkat çekiyor.. Boyumuzu aşan bu rengarenk dev kutuların arasından kıyıya doğru yürüyoruz. Uzaktan devasa görünen yük gemisine yaklaştıkça güvertedeki gemicilerin demir halatları kıyıya attıklarını görüyoruz. Bu sırada, boşaltılan yüklerde, vinçler tarafından kaldırılarak tırlara yükleniyor. Tabii daha gemide sırasını bekleyen pek çok yük var. Kısa bir selamlaşmadan sonra tanıştığımız ve ardından içtenlikle bizlere yardımcı olan limanın emektarı Cahit bey gemiyi gezebilmemiz için bize rehberlik edecek. Dar merdivenlerden yukarı doğru çıkarken karşılaştığımız baretli işçiler, sarı ve kırmızı baretleriyle dikkatimizi çekti. Oradan oraya koşturma halindeler. Sonunda hep merak edilen geminin ana kumanda odası kaptan köşküne ulaştık. Geminin en tepe noktası.. Burada fazla kalmadan aşağı doğru iniyoruz. Uzak coğrafyalardan gelen bu yük gemisinden ayrılırken içimizde hala bir heyecan var. Gemiyi arkamıza alarak geldiğimiz yöne doğru yürüyoruz. 

Ertesi gün, sabah erkenden limana vardık. Tırların arasından ilerlerken sabah kahvaltılarını yapan şoförlere rastladık ve selamlaştık. Diğer tarafta Gümrük bürosunun önünde yükleme için evraklarını bekleyen tır şoförlerini görüyoruz. Kim bilir kaç saattir bekliyorlar. Kolay değil beklemek.. Sohpet eden, sabırla volta atan, ve sonunda da uzun bekleyişin ardından evrakını teslim alarak yola çıkanlar.. Ve diğerleri de, bu sabırlı bekleyişin ardından uzak coğrafyalardan gelen malları kentlere, kasabalara dağıtmak üzere yola çıkanlar.. 

Personelin çalıştığı ana binaya girdiğimizde çalışanların giriş kartlarını bastıkları makina ve levhaları gördük. İlk vardiya 08:00. Kartlarını basan personel mobil vinçleri teker teker çalıştırmaya başlar ve sırayla işleri hangi rıhtım ve gemideyse, ona doğru hareket ederler. Yükleme boşaltmayı yapan asıl araçlar rıhtım vinçleridir. Rıhtım boyunca kendi rayları üzerinde kayarlar. Herhangi bir arıza olursa mobil vinçler ustası tarafından makine bakım bölümünde tamir yapılıyor. Öğle arası tüm personel aynı binada yer alan kırmızı demir kapılardan yemekhaneye giriş yapar.

Gezimizin sonuna yaklaştığımızda limandan objektifimize yansıyan alacakaranlığın o tatlı maviliği muhteşem bir görüntü veriyor. Sürekli hareket halinde olan bu kocaman dünyayı görmenin, keşfetmenin mutluluğuyla limandan ayrılıyoruz..

Desteklerinden dolayı Haydarpaşa Liman Müdürü Hilmi Sönmez’e teşekkürlerimle, 

Ece Deliorman