Asya’yı Avrupa’dan ayıran, Akdeniz’i Karadeniz’e bağlayan Boğaziçi, pek çok medeniyete beşiklik etmiş İstanbul’a içinden deniz geçen tek dünya kenti olma özelliğini kazandırmıştır. İstanbul pek çok yazara ve şaire ilham kaynağı olmuştur.
Nedim;
“Bir gevher-i yektâdır iki bahr arasında
Hurşîd-i cihan-tâb ile tartılsa sezâdır.”
İki deniz arasında tek bir incidir,
Cihanı aydınlatan güneşle tartılsa, (aynı kefeye konulsa) buna lâyıktır.”
Napolyon “Dünya bir tek ülke olsaydı başkenti İstanbul olurdu.”
Alphonse de Lamartine “Dünyaya bir kez bakma imkanın olacaksa sadece İstanbul’dan bak.”
Gyllius “Tüm şehirler ölümlüdür İstanbul hariç.” diyerek İstanbul’un öneminden bahsetmişlerdir.
Her iki yakasının benzersiz güzellikteki panoraması ile İstanbul’un büyülü atmosferinin temel kaynağı olan İstanbul boğazını hiç şüphe yok ki vapurlar süsler.
Vapurlar, İstanbul’un tarihinin en eski tanıklarıdır. İstanbul’a yolu düşenler vapura binerek Boğaziçi’ni eşsiz ve hayranlık verici manzarası eşliğine tanıklık ederler.
İstanbul için vapur, sıradan bir yolculuktan öte bir kavramdır. Kaptanından çarkçıbaşına, çaycısından çımacısına, iskelesinden güvertesine, renk renk yolcuları, müzisyenleri, çalışanları ile pek çok hikâyeye konu olan vapurlar, İstanbul yaşamının ritmini oluşturur.
Keyifle yudumlanan çay eşliğinde tertemiz boğaz havasını soluyarak bu muhteşem şehri seyretmek, vapurların en yakın dostları martılara simit atmak, İstanbul’u yaşamanın en vazgeçilmezleri arasındadır.
Geçmişte İstanbul vapurları yanı sıra kaptanları da toplum içinde bilinen kişilermiş. Bu kaptanlar o kadar yetenekliymiş ki yalılara çok yakın manevralar yaparlar ve hatta yalının penceresinden kaptan köşküne uzatılan Türk kahvesini alır ve aynı şekilde fincanı geri uzatırmış. Bir başka kaptan, iskele ile vapur arasına ipe bağlı yumurta sarkıtır ve o kaptan, sarkıttığı yumurtayı hiç kırmayacak ustalıkla manevra yaparak yolcuları indirip bindirirmiş.
Ayrıca vapurların bacalarının sarı/beyaz boyanmasının sebebi de martılara benzemesindendir. Bu bağlanmada her vapur, martı dostudur. Eskiden deniz üzerinde duran bir martı gören gemi kaptanları martıya rahatsızlık vermemek için yönünü değiştirirmiş.